İSRAFA ORTAK OLMAYIZ!
21.11.2021
İSRAFA ORTAK OLMAYIZ!
Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, Sözcü Gazetesi yazarı Ruhat Mengi ile yaptığı röportajda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmenin detaylarını anlattı.Sayın Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmenizle ilgili olarak “Sadece yüzde 50+1 konusu doğru, diğer söyledikleri gerçeği yansıtmıyor” dedi. Sayın Erdoğan cumhurbaşkanının yüzde 50+1 oy çoğunluğuyla seçilmesini kendisi istemişti, şimdi neden bu kadar sıkıntı duyuyor sizce?
Yüzde 50+1'i Tayyip Bey istedi, ne için istedi, “Nasıl olsa benim dışımda bunu yakalayacak kimse olmaz” kanaatiyle istedi. Ama şimdi görüyor ki kendisine destek verenlerin sayısı azalıyor. O zaman bu 50+1 problem çıkarıyor, bundan dolayı da diyor ki “En fazla oyu alan şahıs kim ise o cumhurbaşkanı olabilmeliydi”, söylediği bu. Alternatifler şu olur, seçime gidersiniz, seçimde 3-5 aday çıkar, bunların hiçbiri yüzde 50'yi geçemez ama sona kalan iki kişi içinde bir tercihte bulunulur, kim daha fazla oy almışsa o seçilmiş olur. Bunların hepsine rıza gösterilebilir ama esas mesele cumhurbaşkanı kim olursa olsun denetlenebilmelidir, sorguya çekilebilmelidir, hesap verebilmelidir.
Belki de bütün muhalefet partilerinin bu sisteme ve kendisine karşı birleşeceği aklına gelmemişti. Sizin için “50+1 dışında söyledikleri gerçeği yansıtmıyor” dedi, siz de “Ne söylemişim de doğru değil” dediniz, sonra size iade-i ziyaret yapmaktan vazgeçtiği haberi duyuldu. Peki, gerçekten 50+1 dışında aranızda nasıl bir konuşma geçti de sizin konuşmanıza bu kadar tepki gösterdi?
“Bu denetim meselesi önemlidir” dedim. Yani, Başkanlık Sistemi meselesinde bu olmadan olmaz. Ne olursa olsun başta bulunan kişi, daha doğrusu bütçeyi yapan, emanet edilen parayı harcayan kişi mutlaka denetlenebilmeli. Bu denetim halk tarafından, sizin gibi gazeteciler vasıtasıyla da yapılır, sorular sorulur ama esas denetlemeyi bir denetim kurulu olan Sayıştay yapar. Bütün hesapları önüne koyar, inceler, burada bir usulsüzlük, yolsuzluk var mı ona bakar.
Evet, ama merak edilen şu; siz onun hangi sözünü yanlış yansıtmış olabilirsiniz?
Hiçbir şey yok ki. O lafı da kendisi doğrudan doğruya açıklamadı, bir toplantıda söylenmiş diye aktarıldı. Dolaylı olarak deniyor ki “Bunun dışında hiçbir şeyi doğru söylemedi”, peki neyi doğru söylememişim (gülüyor), bunu kendisinin söylemesi lazım o zaman. Dostça bir toplantı oldu, gayet rahat şekilde konuştuk. Ben endişelerimi dile getirdim, kendisi de endişelerimin yersiz olduğunu, Türkiye'de ne işsizlik, ne de geçim sıkıntısı diye bir problem olduğunu söyledi. Bunun dışında “SİHA'lardan (silahlı insansız hava aracı) dolayı savunma sanayiinde müthiş bir atağımız var, satıyoruz, bu bize döviz de getiriyor”, “Cezayir'den 1 milyar 400 milyon dolarlık bir yatırım gelecek”, “Birleşik Arap Emirlikleri'yle aramız düzeliyor” filan dedi. Bunların dışında da olmayan bir şey söylemedim ki, sadece anlaşamadığımızı söyledim. Yok, “Biz anlaştık” dediyse onu bilmiyorum.
Cumhurbaşkanı'nın size ittifak teklif ettiği ama kabul etmediğiniz iddiası dile getirildi. Bu doğru mu?
“Biz beraber olmalıyız” dedi kendisi. Ben de dedim ki; “Bizim itirazımız sistemin denetlemez olmasından. Denetlenmeyen bir sistemin içinde bulunmayı biz arzu etmeyiz.” Geçen sefer de böyle oldu, Başkanlık Sistemi referandumundan önce konuştuk, “Denetlenmeyen bir başkanlık sistemine destek vermemiz mümkün değil” dedik.
Mevcut sisteme itirazınıza rağmen bu ziyarette size kapalı bir “ittifak” teklifi yapmış ama onu söylüyorsunuz.
İşte bu şekilde yaptı…Tabii, tabii bir cümleyle ama ben de bu cevabı verdim, “Böyle bir sistemde yer alamayız” dedim.
Bir haber programında bir konuşmacı “En kritik seçim budur. Eğer 2023'te İstanbul ve Ankara'da yaşanan kaza, Türkiye'nin başına gelirse bunlar bir sene sonra Güneydoğu'yu verirler” dedi. Buna benzer konuşmalar ve yazılar var.
Bu kadar ileri gidilmez yahu. Bu çok çirkin bir iftira. İstanbul'da tabii 15 bin oy farkı varken bu 800 bine çıktı. Bu izah edilemez çok büyük bir tepkiydi, gözlerini korkuttu. Şimdi başka yerlerde de aynı durumu yaşama endişesini taşıyorlar ve bunun için de gözlerini kapayıp başkalarına saldırmayı bir görev addediyorlar. Oysa bu onlara hiçbir fayda sağlamıyor, iftiralarla yalanlarla güven kazanamazsınız.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener ortak bir açıklama ile Tayyip Erdoğan'a “Ülkeyi yönetemiyorsun, acil olarak erken seçim kararı al” çağrısı yaptılar. Siz de erken seçim olması gerektiğini düşünüyorsunuz ama acaba bu çağrıların bir yararı olacak mı?
Şu anda onlar psikolojik bir mesaj veriyorlar. Türkiye'nin gidişatı hiç iç açıcı değil. Tayyip Bey kolay kolay kazanamayacağını düşündüğü bir erken seçime gitmez. Bundan dolayı erken bir seçim olacağı ihtimalini şu anda düşünmüyorum ama zamanında da yapılmaz. Eğer Seçim Kanunu'nda değişiklik yaparlarsa ki bunu planlıyorlar, bir yıl geçmesi lazım. Kemal Bey ve Meral Hanım gidişata bakarak mümkün olduğunca öne alınmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Ziyareti siz istemişsiniz, anlaşamazken nasıl bir yarar umuyordunuz?
Kendisine söyledim, bütün parti başkanlarını ziyaret etmeyi arzu ettim. Benim düşüncem şu, bütün siyasi parti başkanlarının birbirleriyle medeni insanlar gibi konuşabilmeleri icap eder. Bu olmazsa, vatandaşlar arasında da hakaretler, kavgalar başlıyor. Bunu Cumhurbaşkanı'na doğrudan doğruya anlatmamın gerekli olduğunu düşünerek gittim. İtibar eder, etmez o ayrı bir konu. Bütün bu düşüncelerimi, dış politikadaki gelişmelerde, endişe duyduğumuz hukuki konulardaki düşüncelerimi, bunun yanında ülkenin ekonomik yönden düştüğü durum, işsizlik bir taraftan, geçim sıkıntısı bir taraftan bunları söyledim.
Bir aylık dış ticaretin fazla vermesi onu çok ümitlendirmiş, ben “Dış ticaretin bir aylık artı vermesi bizim bütün ekonomimizin düzeldiği manasına gelmez” dedim. Şunu da söyledim; “Siz toplu sözleşmeye gireceksiniz, enflasyonun altında bir rakam verirseniz bu zam sayılmaz. Çalışan bir insan enflasyonun altında zam alacaksa, geçen seneye göre fakirleşecek manasına gelir…” O diyor ki “Hayır, herkes memnun…”
Erdoğan “Faizi savunanlarla beraber olmam, olamam. Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasın” diyor. O faizi düşürdükçe Dolar devamlı yükseliyor. Uzmanlar “Ülke dakika, dakika yoksullaşıyor, hızla krize gidiyoruz” diye uyarıyor ama Merkez Bankası hâlâ faiz indirimine devam edeceğini bildiriyor. Faiz konusunda siz ne düşünüyorsunuz?
19 senedir iktidarda olan bir partinin bugün ‘faizi yükseltmek kötü, düşürmek faydalı' demesi olmaz, böyle bir kural yok ki. Faize bir sistemin içinde nasıl tedbir alınması gerekiyorsa ona göre tedbir alınır. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin faizler sıfır. Amerika'da sıfır, para var kullanamıyorlar çünkü. Hatta adam diyor ki “Üstüne ben para isterim”, neden? “Senin paranı koruyabilmek için emek sarf ediyorum, onun karşılığında senden para isterim” diyor. Faizsiz bir sistem kurmak istiyorsanız ona göre tavır belirlersiniz ki Tayyip Bey bundan 17-18 sene önce “Faiz, bir dünya gerçeğidir” demişti zaten. Müslüman İş Adamları Toplantısı'nda ifade etti, kulaklarımla duyduğum için söylüyorum. O zaman öyle söyleyip bugün “Yok efendim ben faiz arttırmayı isteyenlerle beraber olamam”, peki bu rakamı bu seviyeye kim çıkardı? Davutoğlu mu, Babacan mı? Kendisi Cumhurbaşkanı'ydı faiz bu noktaya çıkarken öyle değil mi?
Türkiye için dış basında “Türkiye uyarılara meydan okuyarak faiz oranlarını indirdi, bütün ülkeler ABD Merkez Bankası'nın sıkı para politikası nedeniyle faiz arttırımına gittiler, Türkiye aksini yaptı” diyorlar. Maliye Bakanı konuşmuyor ama yardımcısı “Faiz baskısını azaltacak tedbirler aldık. Bizim için önemli olan işverenlere bereketli bir kazanç sağlamak, çalışanların da çalışma azmini yitirmeyecek şekilde işine gitmesini sağlamak” demiş. Nasıl yorumluyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı hakikaten şu anda Türkiye'de yaşanan krizin farkında değil. Bundan dolayı da “Farklı bir politika izleyerek belki vatandaşın güvenini kazanabilirim” diye bir ruh hali içine girmiş. Eğer Merkez Bankası Başkanı istifa ederse, benzer başka istifalar olursa bu ipin ucunun tamamen kaçtığı manasına gelir. İzin vermezler diye düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı'nı daha büyük sıkıntıya sokar. Berat Albayrak nasıl gittiyse bunlar da ayrılıp ortadan kaybolabilirler.
İktidara yakın gazeteciler şimdi medyada “Acaba yeni bir sistem yerine bu sistemde revizyona gidilse, parlamenter sisteme tam değil de şöyle bir yarım dönse muhalefet partilerinden kabul eden olmaz mı” benzeri bir tartışmayı gündeme getirmekteler. Böyle bir teklif gelse masaya oturur musunuz?
Zaten parti genel başkanlarını ziyaret etmemin temel sebebi bu. Ama bu sadece seçime gitmek için yapılan bir çalışmaysa olmaz. “Bu sistem nasıl değişir” diye bir teklifleri varsa getirsinler. Böyle bir yaklaşımla devlet idare edilmez, bu ciddi bir iş. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu da, Sayın Akşener de söylüyor. Yani onlar bir teklif getirdiler de bizden fikir almak istediler de biz “yok” mu dedik. Sayın Bahçeli “Kesinlikle hiçbir değişiklik yapılmayacak, bu dünyanın en iyi sistemidir” diyor, ne konuşacağız?
Sürekli olarak “Efendim Cumhur İttifakı'ndan koptunuz mu” deyip duruyorlar, biz Cumhur İttifakı'na nasıl gireriz? Ne yolsuzluklara ortak oluruz, ne israfa, ne dış politikadaki bu dağınıklığa ortak oluruz. Bir cümle yakalayıp bizimle oyun oynamak istiyorlar, biz oyuna gelmeyiz, bu iş ciddi bir iş. Kimse milleti aldatma yoluna girmesin.